| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | become evident f. | belli olmak | ||
|
It is already becoming evident that a majority in the Convention favours this position. Konvansiyon'da çoğunluğun bu tutumu desteklediği şimdiden belli olmaya başladı. More Sentences |
||||
| Genel | become evident f. | ortaya çıkmak | ||
|
Furthermore, the President's disregard for the rule of law became evident. Dahası, Başkan'ın hukukun üstünlüğünü hiçe saydığı da açıkça ortaya çıkmıştır. More Sentences |
||||
| Genel | become evident f. | meydana çıkmak | ||
| Genel | become evident f. | belirginleşmek | ||
| Genel | become evident f. | su yüzüne çıkmak | ||
| İngilizce | Türkçe | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | one that become evident i. | belirginleşen |
